14 Ekim 2008 Salı

Her Dem Yann Tiersen

Bu aralar hayatımda dinlemediğim kadar Yann Tiersen dinliyorum. Servis beklerken, serviste, okulda, evde, bilgisayar başında olduğum her an, yolda yürürken, uyumadan önce, uyku anında... Mütemadiyen dinliyorum, dinliyorum, doymuyorum...

Yann Tiersen dinlerken ne kadar negatif olursam olayım gülümsemeye başlıyorum. Sanki herkesin mutlu olduğu o dünyaya bazı bazı ben de konuk oluyormuşum gibi. Hiçbir kötülük yok gibi... Bu gülümsemeler hüzünlü çoğunlukla, hatta her zaman. 'A Quai' gibi "haydi eller havaya hoppa yavrum hoppaaaa.." türündekilerde dahi. Ama bu hüzün beni rahatsız etmiyor, acı vermiyor. Galiba ne olursa olsun, hüzün bizim ayrılmaz parçamız.

Hüzün hüzün diyorum; ama sanmayın ki ben bu şarkıları öyle ağırbaşlı bir şekilde dinliyorum. İçime böyle bir sevinç, neşe, mutluluk ve bilimum iyi duygular seli akıyor... Mesela geçen gün eve girerken mp4'te "La Noyeé" çalıyordu. Hoplaya, zıplaya, garip garip dans ede ede girdim içeri. Annem 'dellendi yine bizim kız' ifadesini takındı.=)

Bir de Yann amcamızın piyano kullandığı şarkıları dinlerken piyano aşkım depreşip duruyor. Hatta böyle yerlerde tepinip "neden beni küçükken piyanoya yazdırmadınız, böhüeee.." demek istiyorum.

Neyse işte kısaca Yann Tiersen bu aralar baya bir hayatıma girdi -ki bundan da hiç şikayetçi değilim. Çünkü insanda bunalım filan bırakmıyor -ki bende bıktım artık melankoliden.

Dipnot: 'Pas Si Simple' çalıyor şu an. "Daktiloyu da enstrüman olarak kullanıyorsun ya ne diyim ben sana artık beee..!!" dedirtircesine. Klavyemle yarış edercesine..

Hiç yorum yok: