1 Aralık 2008 Pazartesi

Mim: Ben bişi mi başarmışım?




Dün gece sağolsun Piltik'anım beni mimlemiş. Konuysa başarı öyküleri. Yazacağım konuyu belirlemek benim için zor bir karar oldu. Buradan gerçekten yetenekli veya başarılı olduğumu çıkarmayın lütfen. Sadece vasatın üstünde biriyim o kadar. Ama azıları için çok saçma gelebilecek şeyleri ben kendim için gerçekten de başarı olarak görüyorum. Hatta hatırladıkça duygulanıyorum filan. İşte o yüzden seçim yapmada zorlandım; ama sonunda bir karar verdim. Baştan başlayacağım anlatmaya.



Manisa'ya taşındığımızda ben 3. sınıfı bitirmiştim. 4. sınıfa burada başladım. Gayet vasat bir devlet okulunda okumaya başladım -ki o zamanlar bu durumdan haberimiz yoktu tabii. Kaliteli idarecilerden yoksun, öğrenci başarısı düşük, öğretmenleri insanın kendini geliştirmesine pek yardımcı olmayan öğretmenlerdi(ama bazılarını tenzih ederim, Demir Ali Hocama selam olsun!). Ben de o dönemlerde nasıl desem... iyi sayılabilecek bir öğrenciydim. Yeni okulumda da okulda yapılan sınavlarda filan birinci oluyordum. Sonra idarenin dikkatini çektim (e başarı ortalaması düşük olunca, benim gibiler bile çok iyiymiş gibi görülebiliyor.=) ve bu sebeple okul katıldığı yarışmalara, olimpiyatlara filan mutlak surette beni gönderir oldu.

Neyse işte 6. sınıftayken beni buradaki bir özel okulun (il çapında) düzenlediği bir matematik olimpiyatına yolladılar -ki o okula ilçeler de dahil bütün devlet okulları ve özel okullar katılabiliyordu. Zamanında olimpiyat çalışmış olan veya bir şekilde münasebette bulunmuş olan varsa biliyordur, bu tip soruların matematikle pek ilgisi olmaz. Genelde yöntemler galiştirmeye dayalıdır ve çalışkanlık pek bir işe yaramaz. Neyse sonuç olarak ben pek bir şey başaramadım. Yanılmıyorsam 12. olmuştum. Daha iyisini de beklemiyordum zaten; ama böyle bir şeyde madalya almayı kim istemez ki!

Bu yarışmada dereceye girmiş, 4. sınıftan tanıştığım bir arakadaşım vardı. Kendisi Manisa'nın en başarılı devlet okulunda okurdu. Hatta bu okul o kada başarılıydı ki, çoğu zaman özel okulları geçerdi. İşte B....'ün (bahsi geçen arkadaş) dereceye girdiğini öğrendiğimde çok garip hissetmiştim. Hatta dereceye girdiğinde madalya alacağını bilmeme rağmen bir de ona sormuştum alıp almadığını. Evet heyecanlanmıştım, sanki o kişiler çok mükemmellermiş gibi geliyordu. Kimbilir o zamanki saflığımla ne kadar büyütmüştüm gözümde onları. Sonra bunu duyunca hayallere dalmıştım. Boynumda o madalyayla hayal ettim kendimi. Dereceye girmişim, çok acayip biri olmuşum filan!...

Neyse aradan bir sene geçti, oldum ben 7. sınıf. Aynı kurum aynı yarışmayı tekrar düzenliyordu. Okul yine beni gönderdi. Hiçbir zaman böyle şeylere çok büyük umut bağlamadığım gibi bu seferkine de bağlamamıştım. Çünkü gerçekten aldığım eğitim kaliteli değildi. Matematik olimpiyatına giriyordum; ama şöyle bir düşününce matematik öğretmenimden daha çok şey biliyormuşum gibi geliyordu. Hep kendi kendimi geliştirmeye çalışmıştım zaten. Şu dünyada başarabildiğim bir kaç şey varsa onlar da ablam ve kendi çabam sayesindedir(lan amma duygusal oldu, durun şu havayı şimdi dağıtıcam.=P). Sonuç olarak sınava girdim ve b.k gibi geçti. En azından beklenmedik bir durum değildi.

Aradan biraz zaman geçti. Sonuçların açıklanma tarihi geldi. Babam ara bakalım şu okulu bir dedi; ben de tamam dedim. Ama sonuçta gayet kötü geçtiğinin farkındaydım, çok da aşırı bir heyecan yoktu bende. Neyse aradım ben okulu, dedim sonuçları öğrenebilir miyim filan. Tamam bakıyorum dedi adam. Kısa bir beklemenin ardından "Tebrikler, 2. olmuşsunuz. Altın madalya kazandınız." dedi. Cümleyi anlayabilmem birkaç saniyemi aldı. Ardından doğal olarak inanamadım ve emin misiniz, yanlışlık olmasın? diye sonucu teyit ettirdim. Ama yanlışlık filan yokmuş, adam ısrarla 2. olduğumu söyledi. O anki mutluluğumu tarif etmem imkansız. Midemdeki kelebekler haka dansı yapıyormuşçasına bir hareketlenme vardı karnımda. Ellerim titremeye, kalp atışlarım dengesizleşmeye başlamıştı. İnanamıyordum. Böyle bir şeyi yapabilmem imkansız görünüyordu o an bile. Ama nasıl olduysa olmuştu işte. Ödül töreninde ismimin anons edilmesi, platforma çıkmam ve valinin madalyamı takması ömrümün sonuna kadar unutamayacağım birkaç şeyden biri olacak muhtemelen. Boru değil, ömrümün ilk ve tek madalyasını kazanmışım.

Demek ki neymiş? Gerzekler bile arada sırada şans eseri bir şeyler becerebiliyormuş.



Şimdiiii... Gelelim mimleyeceğimiz mümtaz insanlara. Picamalı Koğntes'i ve EyLüL Kızı'nı mimliyorum ben de. Oldu mu? -Oldu.

Hadi öptüm, görüşürük.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Ellerine sağlık Amélie'cim.. Gerçek bir başarı öyküsü olmuş.. :)
Bana da bi' madalya versene.. N'oluuur.. :)



P.S. : Kendine gerzek deme, bana n'oluyorsa ben sinir oluyorum gördükçe.. :) Sanki biri sana diyormuş gibi.. :/

Said dedi ki...

Başarı öykün güzelmiş..ins 2010 da benzer bi başarı gösterirsin.. hayat boyu başarılar..

Amélie Poulain dedi ki...

Piltik'anım: Teşekkürler Piltik. Ben de sana "zeki, çevik ve ahlaklı blogır" madalyası veriyim o zaman.(=
~ Ben gerzek kelimesini hakikaten seviyorum ama.=P


Etka: Teşekkürler.