9 Mart 2009 Pazartesi

konuşmak: 1 / yapmak: 0


Geçenlerde en zor konuşmalarımdan birini yaptığımı söylemiştim. Olayların cereyan ettiği yaklaşık üç aylık süre içerisinde yazmakla yazmamak arasında çokça gidip geldim. Konuşmadan sonra ise çokça düşündüm ve yine yazamadım. Son birkaç gündür ise yazının uzun olacağını bildiğimden üşeniyordum; ama bir yandan da burayı böyle benim için çok özel bir yer gibi gördüğümden yazmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Ve o yüzden de, başlıyoruz.


* * *


Benim çok yakın bir arkadaşım var/dı. Cidden çok yakındık. Kendisi Manisa'da yatılı okuyor; ama normalde İzmir'de yaşıyor. 9. sınıfta tanıştık; ama o zamanlar hem ayrı sınıflarda oluşumuzdan, hem de pek muhabbet geliştirecek durum olmadığından pek yakın değildik. Sonra 10. sınıfta baya yakınlaştık. Yine ayrı sınıflardaydık filan ama teneffüslerde filan sürekli bir araya gelirdik. Bir sürü ortak noktamız vardı. Bunları keşfettikçe de daha da yakınlaştık. Sonra ben yurtta kaldım, o bizde kaldı birkaç kez. Annelerimiz de okul vesilesiyle filan tanıştılar. Biz bir kere İzmir'e gittik arkadaşlarla onlara.

Sonra geçen yaz -yani 10. sınıfı bitirdiğimde- ayrı olmamıza rağmen sabahlara kadar mesajlaştık, konuştuk, msn'de yazıştık... Her an birbirimizden haberdardık. Sonra beni İzmir'e davet etti. Ben gittim 3-4 gün onlarda kaldım. Dermansız kalıncaya kadar gezik, sabahlara kadar film izledik, muhabbet ettik. Yani aramızdan su sızmıyordu. Ayrıca o sene ikimiz de TM'ye geçmeye karar vermiştik ve 11. sınıfta aynı sınıfta olacaktık.

Nitekim öyle de oldu. Artık diğerlerine ek olarak bir de sıra arkadaşıydık. Sürekli beraberdik yani. Her şeyi beraber yaptık, zor zamanları birlikte aştık, her şeyimizi paylaştık... Yani dosttan bile fazlaydık.

Ama fazla muhabbet, tez ayrılık olduğundan mı, birbirimizi sandığımız kadar iyi tanıyamadığımızdan mı, yoksa birileri değiştiğinden mi bilinmez yaklaşık üç ay önce büyü bozuldu. Birkaç gün doğru dürüst konuşmadı benimle, fazla yüzüme bakmadı, soğuk davrandı sürekli. Ben buna bir anlam veremediğimden bir şeye morali bozuktur, canı sıkkındır diye hiç canımı sıkmadım bu mevzuda. Ama tavrı devam edince dayanamadım, mesaj attım. Mesajımda son zamanlarda bana neden böyle davrandığını, benim farketmeden bir şey mi yapıp da onu kırdığımı sordum. O da durumun benle yani benim davranışlarımla alakalı olduğunu söyledi; ama daha fazlasını söylemedi. Tüm ısrarlarıma rağmen yarın okulda anlatacağını söyledi ve ben de pes edip yarını beklemeye başladım. O gece sabahı zor ettim ve o gelir gelmez anlatmasını istedim; ama o "şimdi olmaz, öğle arası" diye inat etti ve ne dediysem anlatmadı. Öğle arası oldu yemekhaneden sınıfa çıktık. Sınıf boştu. O kürsüye oturdu, ben de öğretmen sandalyesine ve ikimiz de sessizce camdan bahçeyi seyretmeye başladık. İkimizin de karşıdakinden bir şeyler beklediği belliydi; ama kjimse bir şey söylemiyordu. Sessizlik uzayınca dayanamadım ve lafa girdim;

+ Eee?..
- Eee!...
.......
+ Bir şeyler söylemeyi düşünüyor musun?
- .....
+ Hadi ama! Dün yarın dedin. Sabah öğle arası dedin ve işte şimdi öğle arası.
- Ya şey...
......
- Bilmiyorum...
- Ya boşver...
......

Uzun ve can sıkıcı bekleyişten sonuç alamamaktan dolayı bende sinirler tavan yapmıştı. Derin bir iç çektim ve tekrar pencereden dışarıya bakmaya başladık; ama kuvvetle muhtemel ki onun da dışarıya bakma sebebi benim gibi bahçede kim ne yapıyor diye merak etmekten oldukça uzaktı.

.......

Aradan günler geçti; ama hiçbir şey düzelmiyordu hatta daha da kötüye gidiyordu. Ben belki tüm bu saçma tavrından vazgeçer diye onun davranışlarını görmezden geliyor ve eskisi gibi sıcak davranmaya çalışıyordum; ama bir yerden sonra bu çok can sıkıcı olmaya başladı ve bir arkadaşa rica ederek onunla konuşmasını istedim. Sanki ben söylememişim gibi onunla konuşacak ve aramızdaki soğukluğun sebebini öğrenecekti.

Konuştu da. Duyduklarım beni oldukça şaşırtı. Söylediğine göre benim davranışlarım hoşuna gitmiyormuş. Çok inatçı ve 'dediğim dedik' biriymişim. İlla ki insanlara düşüncelerimi kabul ettirmeye çalışıyormuşum falan filan... Aslında bazı hususlar doğruydu. Yani evet, ben inatçı biriyim ve inandığım konularda görüşümü sonuna kadar savunurum. Ama bu bence oldukça normal,"tamam ya, senin dediğin gibi olsun" şeklinde bir davranış belki de yapacağım son şeydir. Evet, bunu zaten biliyorum, diğer arkadaşlar da bu konu da hemfikirler; ama belli ki bu durum bazen bazılarını rahatsız edici boyutlara ulaşıyor/muş. Ama şaşırdığım nokta bunlar değildi. Şaşırmıştım çünkü, bu benim hiçbir zaman kasıtlı yaptığım bir şey olmamıştı, kişiliğimin -belki de hoş olmayan- bir parçasıydı ve sonradan ortaya çıkmamıştı. Belki de babamın genlerinin etkisiyle küçüklüğümden beri böyleyim ve bunu herkes biliyordu, o da biliyordu. Birdenbire neden bu özelliğimin onu rahatsız etmeye başladığını anlamamıştım; ama yine de buna son vermek için ölçülü davranmaya karar verdim.

Ve o andan itibaren bana karşı tüm yaptıklarını yok sayarak iyi davrandım ona karşı, daha doğrusu eskisi gibi davrandım. Hatta bazı yönlerden eskisinden de iyi ve dikkatli davrandım. Tek amacım benim gözümde onun hala eskiden olduğu gibi değerli olduğunu farketmesini sağlamaktı. Eğer ben eskisi gibi sıcak davranmaya devam edersem onun da yumuşayacağını ve eskisi gibi olacağını düşünüyorum.

Bu süreç içerisinde birbirimize karşılıklı davranışlarımızı incelemek gerekirse;

  • O hiçbir şeyini anlatmazken ben eskiden olduğu gibi her şeyimi anlattım. Ve o benim anlattıklarımı yüzüme bile bakmadan dinledi.
  • O benim mesajlarıma cevap atmazken ben onun çıkar amaçlı mesajlarına ("yarın hangi dersler vardı?", "edebiyat ödevi neydi?" vs.) daima cevap attım. Hiçbir zaman da ona hesap sormadım cevap atmadı diye ve o da hiçbir zaman herhangi bir açıklama yapmadı cevap vermemesiyle ilgili.

  • Evde kahvaltı yapmadığımdan hemen hemen her gün ilk teneffüs kantine giderim. Giderken de onu çağırırdım. O sadece kendisi de aç olduğunda benimle gelirdi. Ve ben ayda yılda bir kez evde kahvaltı yapmış olduğumda o kantine ineceğinde, yarım ağızla yaptığı kantin davetini reddetmez en azından çay içer ve onunla otururdum.

  • O, teneffüslerde sıradan hiçbir şey söylemeden kalkıp giderken ve beni çağırmazken; ben her gittiğim yeri ona söyler onu da en azından kibarlık açısından davet ederdim. O benim davetlerime olumsuz cevap verirken, ben onun ayda yılda bir de olsa yarım ağızla yaptığı davetleri kabul ederdim.

  • Ben yemekhanede kendi bardağıma su koyarken ona da doldurup tepsisine bırakırdım ve şimdiye kadar onun bunu yapması sayılıdır.

  • O genelde yemeğini bitirince yemekhaneden ayrılırdı. Bense genelde yemeğimi erken bitirsem bile yemekhaneden çıkmak için onun da bitirmesini beklerdim.

  • Eğer bir soruyu çözemezse ya da yanlış çözdüğü için benden yardım isterse, soruyu ona anlatırken hep yumuşak davrandım ve çözümü anlatırken hep "bence"yi cümlelerimin başına ekleyerek çözüm yolumun yanlış olabileceğini ifade ettim.

  • O yüzüme bakmazken ben sınavlar başlamadan bir gece bizde kalmasını teklif ettim ve verdiği cevap "neden?" oldu. "Bizde kalman için illa bir sebep mi olması gerekiyor?" dediğimde ise sorumu zekice "hmm"layarak cevapladı. Ucu açık teklifimden bir hafta sonra ise bir üst dönemden bir arkadaşın evinde kaldı.

Eminim listeye ekleyebileceğim bir kaç madde daha vardır; ama sanırım bu kadarı ne demek istediğimi yeterince anlatıyor.

İşte yukarıda sözünü ettiğim karşılıklı davranışlar yaklaşık 3 ay sürdü. Üstelik ben normalde bu tip davranışlara normalde 3 gün bile davranamayacak kadar sinirli ve sabırsız biriyken. Diğer arkadaşlar bile bunu farketmiş, nasıl olup da benim bu kadar dayandığımı merak ediyorlardı. Aslına bakarsanız çok zor, aşırı derecede zor oldu. Her gün, her saat, her an onunla konuşmak istedim. Bu saçma oyunu neden devam ettirdiğini, benimle bir sorunu varsa neden konuşmak yerine beni yok saydığını, bende hoşlanmadığı bir şey varsa bile onun bunu bana söylemeden benim kendi başıma anlayıp düzeltemeyeceğimi, davranışlarımın birden nasıl olup da batmaya başladığını ve daha birçok şeyi ona sormak istedim. Ama tek yaptığım susmak oldu. Çünkü bu işin ciddi bir tartışmaya dönüp arkadaşlığımızın sonu olabileceğini, her şeyin daha da berbat olacağını düşünüyordum. Bu yüzden de sadece bekledim. Onun benimle her şeyi açık açık konuşmasını ve bu aptal şeyi sürdürmemesini bekledim.

Bekledim, bekledim, bekledim... Tek istediğim buydu ondan. Yüzüme bakmak dahi istemiyor olabilirdi. Beni nefret edilecek, iğrenç bir mahluk olarak görüyor olabilirdi; ama hiçbir şey söylemeden bana bunu yapamazdı. En azından bir şeyler söylemeli ve sonra da nasıl davranmak istiyorsa öyle davranmalıydı. Ama o yapmadı. Ta ki geçen cumartesiye kadar. Nasıl oldu bilmiyorum ama -muhtemelen birilerinin teşvikiyle- benimle konuşmaya karar verdi (msn'de). Bana kısaca neden artık bana soğuk davrandığını filan açıkladı. Fakat benim cevabım çok kısa olmadı. Aslında oldukça uzun olduğunu söyleyebilirim. 3 aydır içimde biriktirdiğim, söylemek için delirdiğim ama söylemediğim şeyleri -ki bu şeyler yukarıdaki maddeleri de içinde barındıran şeylerdi- öfkeme yenik düşmeden açıkladım. Anlattıkça rahatladım. Söylemek istediğim tüm o şeyleri söyledikçe hafifliyordum sanki. En sonunda diyeceklerimi bitirdim ve oldukça geç de olsa benim bir insan olduğumu kabul edip benimle o konuşmayı yaptığı için ona teşekkür ettim ve iyi geceler dileyip çıktım. Daha doğrusu msn'in nimetlerinden olan 'çevrimdışı göster'i kullandım. Çünkü vereceği hiçbir cevabı duymak istemiyordum.

Galiba ilk anlarda bunu farketmedi ve kendince açıklama yapmaya koyuldu. Aslında pek de açıklama denemezdi; çünkü ortada açıklanacak bir şey yoktu. O 3 ay boyunca benim varlığımı benim tüm o çabalarıma rağmen neredeyse yok saymıştı ve buna mantıklı bir açıklama getirmek de oldukça zordu. Nitekim öyle de oldu. O da tüm yaptıklarını ve tüm o süre boyunca bana ne kadar acı çektirmiş olduğunu kabul etti ve ben ç.dışı görünüyorken "özür dilerm amélie gerçekten. seni bi arkadaş bi dost olrak gerçekten çok seviyorum ben. bu yüzden o harektlerinin ilk bana batmaya canımı sıkmaya başladığı zamanlarda yurda geldim bütün gün ağladım. c...., a...., n.... hepsi yanımdaydı bu beni haklı çıkarmaz tabi ki sadece sana değer verdeğimi bil istiyorum... neden böyle batmaya başladı noldu bana bilmiorm kendimi anlayamıyorum. zaten ben naptım diyorm şu an.. hayatımda asla yapmadığım, yapmaktan hep çekindiğim iğrenç bişeyi yaptım sana ben. üzgünüm." cümlelerini yazdı. Ve muhtemelen sonra da ç.dışı olduğumu farketti ve bir şey yazmadı. Ben de çıktım zaten.

........

Şurada da dediğim gibi daha mutlu değilim; ama çok daha huzurluyum. Çünkü konuşulacak her şey konuşuldu ve bundan sonra kimse, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranmayacak. Ve ben, koşulsuz-şartsız iyilik modundan çıkıp hissettiğim gibi davranabileceğim. Çok sıkılmıştım bu oyunu devam ettirmekten. Bundan sonraki davranışlarımı onun bana olan davranışları belirleyecek. O bana nasıl davranırsa ben de ona aynen öyle davranacağım. Her şeyi unutmak isterse, eskisi gibi olmak isterse bunu yapabilirim belki. Ama soğuk davranıp beni yok saymak isterse, ben de sıranın öteki tarafını yok sayacağım.

Nasılsa tek kişilik bir oyun -değil artık- bu.


* * *

Komik. Sanki hiç konuşmamışız gibi davranıyor, soğukluğunun biraz yumuşamış olmasını saymazsak. Sanırım benim geçen aylar boyunca yaptığım gibi köpeği olmamı bekliyordu. O bana nasıl davranıyorsa benim de ona artık öyle davranmam onu oldukça şaşırttı.

Ve muhtemelen nasıl davranması gerektiği konusunda yaşadığı çelişkileri benim normale dönmem bir şekilde çözdü. Beni eskisi gibi köpeği olarak bulsaydı belki acıyacak ve yumuşak davranacaktı; ama benim nötr tavrım, bana olan tavrının biraz yumuşamış olsa dahi eskisi gibi kalmasını sağladı.

Sonuç olarak pek de bir şey değişmedi.


konuşmak: 1 / yapmak: 0

6 yorum:

Adsız dedi ki...

aslında seni çok iyi anlıyorum; buna benzer şekilde 2 yakın arkadaşım artık hayatımda yok. birini ben istemedim sahiden beni bunaltmıştı diğeri ile ise bağlar kendiliğinden koptuç bu gibi durumlar bence 2 kız alsında isterleser düzelir herşey, çok birliktelik biraz sıkar insnaı, huyları batmaya başlar. ama eğer karşılıklı konuşup çabalar sonucu bence düzelmeyecek bir şey değil.
ama sen elinden geleni yapmışsın o ise hatalarını ya da hata değil de ona göre olumsuz huyların yüzündne silmiş seni, ayıp etmiş bence.
üzüldüm, dost kaybetmek kötüdür.

Ay BU KIZ dedi ki...

canımın içii.. her kelimeni sanki kendim yaşamışçasına okudum.. ve bende birşeyler demek istedim sana.. tabiki ben dışarıdan bir bakışım ama sana şu belirtmek isterim ki sen arkadaşına haddinden fazla değer vermişsin.. o seni tam anlamıyla tanımamış demek ki.. kafasına esince seni hayatına dahil edip canı isteyince de uzak tutmuş.. bence eskisi gibi olmak isterse olma sakın.. aranda hep bi mesafe olsun.. sonra okuduğun sayfalar tekrar gelir önüne.. yıpranırsın..

Camilla dedi ki...

zaten yıprandım, yırtardım, gerekirse bağlardım am ahep geç olurdu.
demek geldi içimden.

Amélie Poulain dedi ki...

Hepinize çok teşekkür ederim. (=

Adsız dedi ki...

sen ben misin ya da ben sen miyim ?
bu kadar aynı olamaz.

Nisan Yağmuru dedi ki...

Kafana takma derim sonuna kadar okudum yazını ve seni anlıyorum cidden aynı şeyi bende kardeşim dediğim insn bana soğuk dvrnmya başladı bi anda..anlatmya gerek yok olayları. =/ en son çok fazla sıkıştırınca sen benim gerçekten dostum değilsin ki neden bei kafana takıyosun dedi düşünebiliyo musun bunu diyebildi en azından senn arkdşn özr dilemiş falan..