3 Mart 2009 Salı

Wallet Sweet Wallet: Bir cüzdan çok şeydir.



Pazar sabahı dersanede farkettim ilk kez cüzdanımın olmadığını. Çantamı birkaç kez kontrol edip de orada olmadığından emin olunca evde bıraktım herhalde diye düşündüm; ama içime yine de bir kurt düşmüştü. Çünkü çantamdan cüzdanımı çıkarmadığımdan neredeyse emindim; ama yine de fazla önemsemedim.


Eve gittiğimde babam bizi dağa çıkaracağı için, yani gezmeye götüreceği için cüzdan meselesini unuttum ve eve dönünce de bu tamamen aklımdan çıkmıştı. Yatmak üzereyken aklıma dersane çantamdaki bazı gerekli şeyleri -ki bunlara normal zamanlarda cüzdanım da dahil oluyordu- okul çantama koymak geldi ve o sırada cüzdan meselesini de hatırladım.


Sonrası oldukça stresliydi. Olmadığını bile bile okul çantamı, kitap dolaplarımı, gardrobumu, odanın gizli kalmış köşelerini, yataklarımızın altlarını, toka ve çorap çekmecemi ve daha bir sürü saçma yeri aradım. İnatla aramaya devam ediyordum. Çünkü kaybolmuş olma ihtimali ile yüzleşmek oldukça kötü bir fikirdi. Nerelerde olabileceğini düşünürken cumartesi akşam dersaneden dönerken Tansaş'a uğrayıp aldığım abur cubur poşetine koymuş olabileceğimi düşündüm. Oraya da baktım; ama yoktu. Hiçbir yerde yoktu işte.


Sonunda olabilecek hatta olamayacak tüm yerleri de aradığıma kanaat getirince cüzdanımı kaybettiğimi kabul etmek zorunda kaldım. Bir yerlerde düşürmüş filan olmalıydım. İçinde öğrenci kimliklerim filan vardı; ama cüzdanımda telefonumun ya da adresimin yazılı olduğu herhangi bir kağıt yoktu -cüzdanımı bulan fazla iyi niyetli şahsın cüzdanı sahibine ulaştırmak isteyebileceği ihtimali için. Evet, kabul etmeliydim. Cüzdanımı bir yerde düşürmüştüm ve bulma ihtimalim de yok denecek kadar azdı. Ve düşünmeye başladım, cüzdanıma elveda demenin nelere elveda demek anlamına geldiğini... İçine düştüğüm dehşet daha da arttı. Çünkü gerçekten de cüzdanım hem maddi hem de manevi açıdan benim için oldukça önemliydi.


- ablamın doğumgünüm için yolladığı paranın henüz harcamadığım yarısı olan, özenle sakladığım 50 liraya,
- nostalji olsun diye sakladığım şu zamana kadar sahip olduğum tüm öğrenci kimliklerime,
- bir sürü vesikalık fotoğrafa -ki fotoğraf sahiplerinden bir kısmını belki de hayatım boyunca hiç göremeyecektim,
- ablamın ingiltere'ye giderken bana bıraktığı izmir-kentkart'a
- benim için bir öğretmenden çok çok daha fazlası olan bir hocamın yazdığı 2 nota -ki bu notları yazan kadar notların içeriği de benim için çok önemliydi,
- çok sevdiğim cüzdanıma -ki satın aldığım dükkan aylar önce kapandığından aynısını alma şansım yoktu,
- ve -belki de en önemlisi- banka kartıma

elveda demek zorundaydım. Bu da oldukça kötü bir şeydi. Hele de banka kartını iptal ettirmek, sonra yenisini çıkartmakla uğraşmak filan... Babamın vereceği tepkiden de çekiniyordum açıkçası; "niye eşyanıza sahip olmuyorsunuz?" türünden bir şey gelebilirdi çünkü...
Yalnız her şeye rağmen içimde cılız olsa da bir umut ışığı vardı. O da yukarıda bahsettiğim "bir yerler" kısmına Tansaş'ın da dahil olabileceği. Mesela aldıklarımı poşete koyarken cüzdanı kasaya bırakmış ve almadan çıkmış olabilirdim ya da cüzdanımı çantaya koyarken yere düşürmüş ve farketmemiş olabilirdim... Bu da cüzdanıma geri kavuşabileceğim anlamına geliyordu. "Lütfen, lütfen, lütfen..." deyip duruyordum. Lütfen öyle olsundu.


Bu sebeple bugün okulda her anımda hafif bir kaygı vardı. Tamamen aklımdan çıkıyordu, sonra bir şey oluyor yine zihnimi kurcalıyordu. Bir yandan umut edip, bir yandan da eğer oradan da bir şey çıkmazsa ne yapacağımı düşünüyordum. Bu düşüncelerle sonunda okul bitti ve servisten biraz daha geç indim (marketin çaprazında) ve nefes alışlarımı kontrol edemeyerek markete doğru yürümeye başladım. Lütfenler devam ediyordu. Bu benim tek şansımdı.


Doğruca kasaya gittim ve kasiyere bir cüzdan bulup bulmadıklarını sordum. Ondan duyduğum "Galiba geçen gün bir tane bulmuşlardı." cümlesi kesinlikle şu ana kadar duyduğum en güzel cümlelerdendi. Sonra ismimi, yanımda kimlik getirip getirmediğimi, cüzdanın tarifini, ne zaman kaybettiğimi sordu. Bir yerlere telefon etti ve beklemeye başladım. Bir az bekledikten sonra arkamdan "bu mu?" diye bir ses duydum. Arkamı döndüğümde elinde cüzdanımla, gülümseyen bir bayan duruyordu. O an müthiş bir rahatlama ve mutluluk hissettim. Nasıl oldu da sevinçten olduğum yerde zıplamadım hayret ediyorum. Neyse, imzalamam gereken belgeleri imzaladım ve cüzdanımı aldım. Elimde olmasına inanamaz gibi baktım bir süre önce, arkasını filan çevirdim, döndürdüm birkaç kez. Daha sonra içini kontrol ettim -ki zaten bayan özel bir şey olabilir diye açmadıklarını söylemişti. Ve cüzdanın aslında ne kadar önemli bir şey olduğunu daha önce hiç farketmememe şaşırdım. Oysa cüzdan ne harika bir şeydi, onsuz olur muydu hiç?


Şu an "wallet sweet wallet" şeklinde saçma bir ruh halinde olduğumu düşünüyor olabilirsiniz. Haklısınız da. Öyleyim çünkü.

8 yorum:

babegazelle dedi ki...

böyle bi hikayem benim var o zmn ortasonda falanım arkadaş böle bi dernek lokalimsi gibi biyerde doğumgünü yapıo ama özentiyiz bide analar babalar gidince bırakılan yerde durmuyoruz tabii orda burda sürtmeye başlıoruz bu esnada gece bitio biz alcakları yere bi dön cüzdan yok içinde kredi kartları bissürü de yer gezmişiz ağlıorum sızlıorum arabada babam soruo noldu kızım söleyemiorum da eve gidelim gidip söliim de bari annem araya girer diorum ben ağladıkça babam kıs kıs gülüo anlam da veremedim eve bi girdim çat cüzdan aynen vestiyerde duruo küçük biyerde yaşıoruz babamı da herkes tanıo lokalde unutmuşum açıp soyadımı görünce hemen aramışlar bu da gidip almış azcfık burnu sürtsün die de bişe dememiş bana bu da böle bi anımdır:)

kırmızılı dedi ki...

hadi şanslıymışsın bari :)
daha da cüzdanına dikkat edersin.
benim bi kez pazarda cebimden çalmışlardı,ingilizce set topluyodum o zamanlar onun kuponları vardı içinde pek üzülmüştüm,inşallah bi daha başıma gelmez,tabii seninde :)

Martie! dedi ki...

Çıkardığım sonuç Tansaştan alışveriş yapmalıyız oldu xD

ESTHER dedi ki...

bunu okuyunca deriiiin bir oooh çektim nasıl bir duygu olduğunu bilirim. ve eminim buna benzer olayları herkes yaşamıştır :) senin adına sevindim

Amélie Poulain dedi ki...

babegazelle: o araba yolculuğu bir ömür gibi gelmiştir sana o anki kaygıyla. kendimden biliyorum. =D

kırmızılı: üzüldüm senin için de. =/ bir de eskiden kupon şeyi çok modaydı dimi. gerçi yine kitap mitap veriyorlar; ama eskiden çeşit daha boldu. tencere, tabak filan bile veriyorlardı. hatta annem öyle bir tabak takımı almıştı. neyse konumuz bu değildi. umarım senin de başına gelmez bir daha. =)

martielex: ahaha evet. para verdiler zaten. "lüffen amélie abla, blogunda bize yer verirsen tüm türkiye akın akın bize gelir." dediler. acıdım ben de, yazdım isimlerini.

esther: çok heyecanlı anlatırım, öyle böyle değil. gerilim manyağı yaparım. =p
şaka bir yana sağol. umarım kimsenin başına gelmez. ucuz atlattım ben de.

Siegfried dedi ki...

film gibiydi be baba :D hani bi kâse çekirdek olsa... süper olurdu :P ne kadar heyecanlı olduğunu bildiğim için ben de brezilya dizisi misali, kaptırdım kendimi.. :D zira benim de cüzdanım bi keresinde kaybolmuştu, çalındığına kendimi o kadar alıştırdım, bütün umutlarımın yıkıldğı anda... o an için arkasında hayalet ordusuyla çıkagelmiş bir aragorn dan daha karizmatik biri seslendi ve beni yanına çağırdı.. cüzdanım bulunmuş.. nereden mi çıktı dersiniz ? jandarma karakolundan :D :D :D oraya kadar nasıl ulaştı ona da pek anlam verebilmiş değilim hala :P

Ay BU KIZ dedi ki...

nedendir bilmem ama bu yazıyı okurken duygulandim.. çok duygusalım bugünlerde böhüüğğğ :(

Amélie Poulain dedi ki...

Oyy, kıyamam ben sanaa. =)