24 Ocak 2011 Pazartesi

Vol.2: Üniversite nasıl devam ediyor?


Çoook uzun zaman önce bu yazının birinci bölümünü (Üniversite benim için nasıl başladı?) yazmıştım ve planlarıma göre birkaç gün içinde de ikinci bölümünü yani bunu yazacaktım; ama gerek yoğunluktan gerek üşengeçlikten -ki muhtemelen asıl sebep bu- bir türlü yazamadım. O yüzden bu aslında haftalarca gecikmiş bir yazı. Neyse.

***

Geçen sefer de dediğim gibi işler normalleşmeye başladı. Yani benim için normal olmasa da insanların geneli için normal olan bir çizgiye oturdu insan ilişkilerim. Ve bu da garip ve aslında fazlasıyla sevindirici.

Çünkü şu ana kadar hiç olmamış bir şey oluyor, gerçekten samimi bir sınıfta bulunuyorum. Şu ana kadar bulunduğum sınıflarda hep çoğu kişi birbirine düşmanlık beslerdi, soğuk davranırdı, gruplaşmalar olurdu, kız-erkek bölünmesi yaşanırdı, insanlar birbirini önemsemezdi. Hadi her şey yolunda oldu diyelim, o insanlar beni önemsemezdi. Çünkü ben soğuk, ukala ve sinir bozucuydum. Bu konuda hemfikirdiler.

Ama bu sefer durum o kadar farklı ki. Sınıfta mükemmel bir ortam var. Gruplaşma diye bir şey kesinlikle yok. Zevklerimiz, fikirlerimiz farklı bile olsa bu aradaki samimi havayı bozmuyor. Çok eğlenceli bir ortam var ve bu sene başında hissettiğim "okulun çekilmez oluşu"nu yok edip, "okulun eğlenceli oluşu"na çeviriyor.

Biliyorum, herkesin sınıfı hep en eğlenceli, gelmiş-geçmiş en kral, en efsane sınıftır. Ve herkes de haklı olduğundan çok emindir. O yüzden bu tarz sözler çok inandırıcı gelmeyebilir; ama şöyle de bir şey var ki hocalar da bu konuda bizimle aynı fikirdeler. İlk 2 ay dersimize girmiş ve şu an girmeyen ya da ikinci 2 ay dersimize giren hocalar da aynı görüşte. Çünkü koca hazırlık okulunda hiçbir sınıfın yapmadığı şeyleri yapıyoruz ve hocalar da bundan hoşlandığından onlar da bize katıldılar.

Mesela şu 4 ayda neredeyse sınıfın yarısının sürpriz doğumgününü kutladık çeşitli organizasyonlarla ve bir de Litvanyalı hocanın. Haftasonu buluşup eğlendik. Dersten kaçıp Taksim'e gittik. Her canımız sıkıldığında dışarıdan bir şeyler sipariş edip sınıfta yedik. Olmadı, biz bir şeyler yapıp getirdik. Birinci dönemin sonunda eski ve yeni hocalarımızla hep beraber yemeğe gittik. Romanyalı hocamızla dedikodu yaptık. Türk hocamıza her hafta bağlama çaldırdık. Amerikalı hocalarımızdan biri bize sürpriz olarak milkshake yapıp getirdi. Aynı hocaya Christmas hediyesi olarak waffle makinesi aldık, o da bize bir gün tam 3 ders boyunca sınıftaki herkese tek tek waffle yaptı. Başka bir Amerikalı hocaya yapmadığımızı bırakmadık sırf geyik olsun diye, adam derste çıldırma noktalarına geldi; ama en sonunda ayrılırken "sizi seviyorum" dedi. O da bizim onu sevdiğimizi biliyordu zaten. Ona da Christmas'ta hediye almıştık. Sürekli aralarda ve zaman zaman derslerde tabu ve batak oynadık -ki ben batak oynamayı da yine bu arkadaşlardan öğrendim. Sürekli birbirimizi ödev ve portfolio bakımından besledik, sıkıntı olmadı. Almanya'da doğup büyümüş bir Türk arkadaşı çok sevdiğimiz halde sırf eğlencesine dışladık (tabii bu onun böyle olduğunu biliyordu), German ya da Führer diye dalga geçtik. Amerikalı hocalarımızdan biriyle (waffle yapan) sürekli film izledik ya da müzik dinledik/klip izledik ve Dead Poets Society'yi izlediğimiz gün öğleden sonra kampüste Amerikan futbolu oynadık. Başka bir gün aynı hocayla beraber voleybol maçı yaptık...

Bilemiyorum aslında o kadar çok şey var ki. Bunlar sadece şöyle bir geçen aylara baktığımda ilk aklıma gelenler. Ve aslına bakarsanız, anlatılması da çok zor. Yaşarken orada olmanız lazım ki bu anlattıklarım bir şey ifade etsin size de. Ama kısaca şöyle özetleyebilirim ki eğitim hayatımın 13. senesinde sonunda gerçekten güzel ve samimi bir sınıfta bulunuyorum. Şu an her şey çok güzel. Umarım bundan sonra da böyle devam eder.

3 yorum:

stickman dedi ki...

Çok sevindim üniversitenin böyle devam etmesine :) Ben hayatımın şu ana kadar yaşadığım en güzel senesini liseden sonra başladığım bir yıllık dershane sürecinde geçirdiğimi düşünürdüm. bahsettiğin gibi çok samimi bir ortam vardı, hiçbir gruplaşma yoktu ama şu okuduklarım o süreci çok sönük bıraktı :) Sınıfa dışardan adam alıyor musunuz? En iyisi o naziyi çıkartıp beni alın :p Hem olası bir soykırımdan kurtulmuş olursunuz. Ben olsam amerikalı hoca için de bu tarz bol bol espriler yapardım. Go home yankee yada istersen kitaplarımın ve defterlerimin arasına bakabilirsin, belli olmaz belki de nükleer bomba yapıyorumdur :D hey yankee, fazla demokrasin varsa alabilir miyim :p Litvanyalı hocanın doğum günü partisinde de pastayı basketbol topu şeklinde yapıp üstüne de loser yazılsa dünya basketbol şampiyonası için iyi bir gönderme olurdu :D üçüncü oldular ya hani o bakımdan. Amerikan futbolunu da çok sert oynamamışınızdır umarım :)

Ness dedi ki...

Hangi üniversite bu çok merak ettim doğrusu :) istanbul ya da marmara mı :)

Amélie Poulain dedi ki...

vakıf üniversitesindeyim.