13 Haziran 2011 Pazartesi

İnanın şu an Paris'te olmak hiç de havalı değil.


Şu an bu yazıyı 3 saatlik şifre alabilmek için -ki o da cidden çok yavaş- 10 euro bayıldığım internetimle yazıyorum. Paris'te Charles de Gaulle havaalanındayım. New York uçuşum aktarmalıydı ancak normalde sadece 2 saat bekleyecektim. Ancak yoğunluk sebebiyle uçuşlarda yeni düzenlemeler yapmışlar ve benim bileti de ta 7 saat sonrasına atmışlar. 4 saattir havaalanındayım. Yaklaşık 3 saatim daha var.

Beklemek zaten yeterince can sıkıcı da bu şekilde olunca daha da can sıkıcı oluyor, yani sinirden oturup ağlayasım var. Normalde biz okuldan 20 arkadaş beraber gidiyorduk ve içlerinde gerçekten iyi anlaştığımız arkadaşlar da vardı; ama onların hepsi 1.5 saatlik bir beklemenin ardından yola çıktılar ve ben böyle tek başıma kaldım. Aslında tek başıma kalmadım, 5-6 kişi daha var benim gibi olan; ama yani keşke olmasalardı da en azından sinirlerim tepeme çıkmasaydı diyorum. Ya insan bir konuşur, iki dakika oturur muhabbet eder, hadi hiç olmadı yanından geçerken selam verir. Ama yok, bunlarda bu tarz şeylerin hiçbiri yok. Mal gibi oturuyorum burada. Açım da zaten, cipsten başka yiyecek bir şey bulamadım kendime göre. Yani bu gerginlikle birinin üzerine atlayıp ağzını burnunu dağıtsam gerçekten hiç de garip kaçmaz.

Zaten İstanbul-Paris uçuşum da berbattı. Ben hariç herkes 2-3'lü bir şekilde denk düşmüşler yan yana. Bense Fransa'ya sığır ıslahı konusunda iş görüşmesi için gelen iki adamın yanına denk düştüm. Yani gerçekten bu kadarı şanssızlıktan öte bir durum. Adamlar yol boyunca susmadılar ya. Sürekli ticaretten, ithalat ve ihracattan, para kazanmadan, ve diğer saçma sapan ekonomik şeylerden bahsedip durdular. Beynim şişti cidden, sıkıntıdan da patladım. Gerçi çoğunu dinlemedim bile, o sırada müzik dinleyerek sinirimin geçmesi için çabalıyordum; ama yine de pek başarılı olduğum söylenemez.

Uykusuzluktan ve yorgunluktan ölmem de cabası. Son 2 gündür toplamda 6 saat ya uyudum ya uyumadım, o kadar felaket ve 2 gündür de sürekli koşturuyorum. Manisa-İzmir, İzmir-İstanbul, İstanbul-Paris ve şimdi de Paris-New York. Bu süreçte şehirlerin içinde yaşadığım rezillikleri anlatmayacağım zaten. Düşündükçe tepem atıyor çünkü.

Kısacası bu yolculuk daha yarılamadan beni bezdirdi. Bir an önce gideceğim yere yerleşsem de az kafa dinlesem, tabii beden de.

1 yorum:

Sam Scarlet dedi ki...

İyi yolculuklar olsun o zaman :)