
Bazen en azından bazı şeylerin yoluna girmesi, yoluna girmeye başlaması ya da en basit ifadeyle normalleşmeye başlaması güzel. Hele de benim gibi biri için oldukça güzel.
*
Kendimi bildim bileli sosyalleşmeyle sorunları olan biriyim. Gerçek dünyada çok içine kapanık, o açığı burada yazarak sanal dünyada sosyalleşerek kapatmaya çalışan kişilerden değilim aslında. Hani bütün gün odasından hatta yatağından dışarı çıkmayıp sürekli bunalım müzik dinleyen biri de değilim. Ama insanlarla kolayca iletişim kurabilen biri de değilim. Kimseyle (hadi birkaç istisna var diyelim) durup dururken tanışamam, gidip öyle konuşamam, paylaşıma giremem, yeni sınıf ortamında pat diye gidip yanına oturamam. Sanırım buna en büyük sebep şu: İnsanları ciddiye almıyorum. Evet, aynen durum bu. Çok pislikçe olduğunun farkındayım; ama genelde insanları gördüğüm an haklarındaki kararımı veriyorum ve bu karar genelde benim ilgimi hak etmedikleri yönünde oluyor. Çünkü biliyorum ki zaten ben o insanla bir şey paylaşamam, bir şey konuşamam. Ortak noktamız bile yok. O yüzden o insana karşı olan tek ilgim ona seyirci kalmak oluyor. Herhangi bir etkileşime geçmeye gerek görmüyorum.
Hadi ben kendisinin farkında olan bir pisliğim; ama cidden, diğer insanlara ne oluyor? Bende insanların bu kadar nefret edeceği ne var? Çevresiyle az iletişime geçen benden başka yığınla insan var; ama hayır, insanlar bir tek benden kaçıyor. Senenin başında günlerce hatta neredeyse haftalarca sınıfta hiçbir şey yapmadan oturmamın tek sebebi herhalde benim insanları ciddiye almıyor oluşum olamaz. Sene başında gerçek anlamda her şey felaketti. Kimse birbirini tanımıyordu; ama bir şekilde hemencecik arkadaş grupları oluşmuştu. Birbirini tanımayan insanlar birbirinin yanına bir şekilde düşmüş, yan yana oturuyorlar; ama kimse gelip benim yanıma oturmayı düşünmüyordu bile. Hayır bundan şikayetçi değilim. Yayık yayık konuşan aptal kızın birinin yanıma gelip oturma ve sürekli muhabbet etme gibi istekleri olabileceğini düşününce yalnız oturmak mükemmel bir şey. Öyle olmasa bile ben zaten normalde de yalnız oturmayı severim, kafan rahat olur, sürekli soru soran ikide bir konuşan biri olmaz tepende. Ama sorun şurada; bu, sizin tercihinize bırakılan bir şey değil. Sorun sizin yalnız oturmak isteyip istememeniz değil. Sorun, kimsenin sizin yanınıza yaklaşmayı bile düşünmemesi.
Günlerce ama günlerce okul şöyle geçti: Derse nadir olarak katılıyorum ya da hoca katılmaya zorluyor, aralarda su ya da çay almaya kantine gitmediğim zamanlarda da karşı binayı izliyorum pencereden. 10 dakika boyunca "şu aptal ara bir an önce bitsin artık" diye saniyeleri sayıyorum çünkü cidden de karşı binada izlemeye değer hiçbir şey yok. Karşı bina tadilatta. Penceresinde insan bile yok. O kadar boş bir bina. Sadece boş boş otururken aklıma yapacak daha ilginç bir şey gelmediğinden karşı binayı izlemek en büyük zevkimmiş rolü yapıyorum 10 dakika boyunca. Sonra da o 50 dakikalık ders bitsin diye, sonra 10 dakikalık ara bitsin diye, sonra ders, sonra ara...kısacası bir an önce kendimi okul sınırlarından dışarı atabilmek için dakikaları, saniyeleri sayıyorum tek tek -ki okul sınırlarının dışı da hiç mi hiç güzel değildi, emin olun. Neyse işte kısacası günlerim böyle rezil geçiyordu. Çünkü en az benim onları ignore ettiğim kadar insanlar da beni ignore ediyordu, hatta çok daha fazla. Her ders yoklama yapılmasına rağmen 20 kişilik hazırlık sınıfının ancak yarısı belki ismimi biliyordu -en iyimser yaklaşımla o da. İnsanları yok sayıyorum, evet; çünkü onlar benim farkımda bile değiller. Emin değilim; insanlar beni fark bile etmedikleri için mi ben insanları ciddiye alınması gereksiz yaratıkları olarak görüyorum, yoksa ben onları ciddiye almadığım için mi onlar bana karşı bu kadar uzaklar. Bu biraz karışık işte.
Her başlangıç aslında yeni bir bitiştir diye daha önce tahminde bulunmuş olmam benim 6. hissimin çok gelişmiş olduğunu filan da göstermiyor. Sadece her seferinde aynı şeyin tekrarlandığını bildiğim için boş yere umut beslemenin gereksiz olduğunun bilincinde olduğumu gösteriyor. Çünkü her başlangıçta bir kez daha bitiyor. Başlıyor ve bitiyor. Bitiyor, bitiyor. Başlamadan dahi bitiyor.
Hiçbir şey, hiçbir yer, hiçbir insan sihirli değil. Her ne kadar buna lanet etseniz de değil. Her ne kadar bunu çaresizce isteseniz de değil. Her ne kadar her an içten içe -bir gün özel bir yerde, özel bir anda, özel biri(leri)nin geleceğini- düşünseniz de değil.
*
İşte sırf bu sebeplerle işlerin normalleşmesi benim için olağanüstü denebilecek kadar iyiye işaret; ama onu da bir dahaki yazıda anlatayım.