6 Eylül 2010 Pazartesi

Lazy Summer Days


Bu fotoğrafı görür görmez zaten beğenmiştim ama şimdi tekrar bakarken isminin de çok güzel olduğunu fark ettim. Ya da güzelden çok "durumuma tercüman oldu" daha uygun bir ifade olur sanırım. Fotoğrafın ismi Lazy Summer Days. Gerçi bu hanımkızımız o kadar lazy durmuyor yine de. Kitap filan okuyor. Gelsin ben lazy'nin kralını göstereyim ona. Bütün gün bir şeyler (film/dizi) izlemek haricinde hiçbir şey yapmadan yatarak koca bir yaz nasıl geçirilir öğreteyim azıcık. Biliyorum herkesin durumu az çok aynı. Hepimiz bu sıcakta mayışmış bir şekilde dilimiz dışarıda tüm günü yatarak geçirdik -ki aslında yazın olayı da budur. Tembellik yapmayacaksan, boş boş durmayacaksan ne anlamı var ki bir kere yaz olmasının.

Ama yine de yaz için bile fazla boş bir yaz oldu benimkisi. Aslında üniversite koşturmacası ve aslında çok da umursamadığım ehliyet alma meselesini işin içine katarsak öyle olmaması gerekiyordu ama bu yaz tamamen gereksizmiş gibi geliyor bana. Yapmak istediğim bir çok şeyi (aslında neredeyse hiçbir şeyi) yapamadım, öyle saçma sapan bomboş geçirdim günleri. Yapamadım da değil yani yapmadım işte. Tembellik, üşengeçlik. Hiçbir şey için enerjim yok zaten. Yaşamak için bile enerjim yok. Konuşmak için, dolaşmak için, okumak için, yazmak için, hatta bazen yatmaya bile üşeniyorum -ki bu aslında tam bir paradoks. Aslında yazmak istiyorum hem de çok. Eskiden çok yazardım, sık yazardım. Önemli ya da önemsiz. Her şey için yazabilirdim; çünkü seviyordum ve beni rahatlatıyordu aslında hala da öyle ama hiç enerjim yok. Her gün blogu defalarca açıp kapatıyorum. Söyleyecek hep çok şey var, fikirler kafamın içinde uçuşuyor, düşünceler birbirine çarpıp patlıyor, başım ağrıyor ama en sonunda hiçbir yere varamıyor. Cümleleri toparlayamıyorum. Genelde yazmaya başladığım ve yazıyı bitirdiğim yer birbirinden çok farklı oluyor. Yazı dediğim de birbiriyle ilişkisiz cümle topluluğu işte, ciddiye alınacak bir şey değil. Bu yazı bile çoktan amacından saptı.

İnsanın kötü hissetmesi belki de yazmak için en geçerli sebep ama enerji olmadan olmuyor. Mesela şu an her zamankinden çok daha yalnızım. Hatta birkaç aydır durumum o kadar kötüydü ki onlarca arabesk post yazabilirdim buraya ama dediğim gibi enerji meselesi. Ağlak ruh haliyle şu sürekli bahsettiğim arkadaşlarımla da aram yine felaket ama artık bunları da önemsemiyorum. Yani aslında önemsiyorum yine ağlıyorum filan ama sanki artık bir özelliği kalmadı. Hep aynı. Bıktım artık. Durup üzerinde düşünmek, yorumlamaya çalışmak filan çok yoruyor beni. Değişen bir şey de olmuyor zaten, sadece yıpranıyorum. O yüzden yalnızlığın huzurunu yaşamaya çalışıyorum. Aslında yalnızlığı severim de ben. Yani her ne kadar burada yalnızlığından şikayet edip mızmızlanan kız profili çizsem de çoğu zaman yalnızlık en sevdiğim şeydir. Bu yüzden günün ev sevdiğim vakti gecedir. Herkes uyur yani gerçekten kafanı dinleyebileceğin, yalnızlığın tadını çıkarabileceğin bir zaman dilimi. Yalnız olursan insanlar kafanı şişirmez, sinirini bozmaz. Adam gibi düşünebilirsin, kitap okuyabilirsin ve okuduğun kitaba çok daha iyi dahil olabilirsin, daha bir hissederek müzik dinleyebilirsin, yazmak için en verimli zamandır vs. Yani yalnızlık ve gece güzeldir. Ama yine de insan bazen diğer insanlarla birlikte olmak isteyebiliyor. Anlaşılmak, konuşmak, gülmek, bir şeyler yapmak istiyorsun çünkü. Ama yine de yalnız oluyorsun. İşte bu da zor. Çok zor.

* * *

2 haftadan az bir süre içinde yeni bir şehirde yepyeni bir hayata başlayacağım. Çoğunluk buna üniversite demeyi tercih ediyor. Ama ben nedense olmam gerektiği kadar heyecanlı değilim. Yani tabii ki üniversiteye başlıyor olmak, yeni ortam, yeni insanlar filan gerçekten merak uyandırıcı ama diğer arkadaşlarımda olan o mutluluk fışkıran heyecandan yoksunum maalesef. Millet değil günleri saatleri sayar hale geldi bir an önce gidebilmek için. Ben de gitmek istiyorum aslında, yeni bir şeyler denemek ve neler olacağını görmek için ama sanki çok da gerekli değil gibi. Çünkü yine her şey fena halde ters gidecekmiş gibi geliyor. O yüzden belki de diğerlerinde olan o büyük beklentiler, o şen heyecanlar bende yok. Çünkü şimdiden meydana gelecekler konusunda umutsuzum. Belki de bu yanlış, yani olumsuz şartlanma filan. Ama aksini de düşünemiyorum. Çok düşünmeye de gerek yok gerçi. Birkaç gün sonra zaten düşünmeme gerek kalmayacak.

Hem belki o zaman gerçekten yazabilirim. Bir ihtimal yani.

6 yorum:

Sam Scarlet dedi ki...

ben de üniversiteye başlamadan birkaç hafta önce böyle hissediyordum. ilk başlarda zorlandım biraz, ama sonrası harika oldu. :) tavsiyem bunun üstüne çok fazla düşünme, oluruna bırak en iyisi :)

Amélie Poulain dedi ki...

Shell: Sanırım öyle. Teşekkürler tavsiyen için. (:

Adsız dedi ki...

benim içinde olduğum halin tamamen aynısının başka bi insanda daha olmasını hayretle okudum :) ***lı yerden öncekiler bilhassa, tamamiyle aynı.sene boyunca o kadar bunaltıcıydıki herşey, galiba kafam yeni yeni mallaşıyo.düzelmek dileğiyle

Amélie Poulain dedi ki...

Göz Açık Rüya: Umarım ikimiz için de işler en yakın zamanda yoluna girer.

victoria dedi ki...

sondaki uzun paragrafa komple katılıyorum heyecan yok tamam merak ediyorum ama dediğin gibi bi şeyler ters gitcek gibi geliyo her şeyi yüzüme gözüme bulaştırcakmışım ya da olumsuz tepkileri bi anda üstüme çekcekmişim de beni herkes dışlıcakmış gibi (mübalağanın böylesi)

çok mu eziğiz lan :D

Merush Hanım dedi ki...

Ben böylesine güzel bir kalemin üniversite deneyimi sonrası çok daha görkemli olacağını öngörüyor ve şimdiden heyecan duyuyorum doğrusu.

Sevgiler.