11 Ekim 2010 Pazartesi

Kötü-İyi-Kötü-Sonra Yine Kötü-Bir Kez Daha Kötü-Kötü Kötü...


Bu hafta gerçekten hayatımın en kötü haftalarından biriydi. Her şeyiyle çok zordu. Vakitsizlik, ruhsal problemler, insanlar, okul meseleleri, fiziksel/mental yorgunluk, uykusuzluk (günde 3 saat uyumak), biriken işler vs. vs. Neyse ki cuma günü sunum da sınav da iyi geçti de en azından biraz olsun rahatlayabildim. Ama yine de bu hafta sinirlerim çok fazla yıprandı. Ne kadar ağladığımı, ne kadar dişlerimi sıktığımı hatırlamıyorum bile.

*

Ama haftasonu çok güzeldi. Cumartesi günü Şizoid'e gittim. Hem birlikte vakit geçirecektik hem de filmekimi kapsamında NY, I Love You'nun geceyarısı gösterimine katılacaktık. Saat 9 gibi çıktık. Filme kadar İstiklal'de vakit geçirdik, ıslandık. Sonra Atlas'a gittiğimizde gösterimin iptal edildiğini öğrendik, yıkıldık. Yapacak bir şey bulamayınca Taksim'de dolaştık, yağmur yağıyordu sevdiğimizden ıslandık. Gece 2 filandı eve geldiğimizde. Sonra yemek yedik, 4.30'a kadar muhabbet ettik, ben dayanamadım uyudum. Sabah beni uyandırdı ama pek sabah değildi. 14.45'ti yani. Kalkmış, kahvaltı hazırlamış ondan sonra uyandırdı beni. Sağolsun çok iyi ağırladı; ama çok utandırdı beni. Yatağını zorla verdi, kendisi yerde yattı ve kalktığımda da toplamama izin vermedi. Zaten hazır kahvaltıya oturmak ayrı bir mesele, çayım bile hazırdı o derece. Elinden gelse boşalan çayımı bile bana doldurtmayacaktı. Otobüs/metro dahil bütün her şeyde hiçbir şeyi benim ödememe izin vermeyişi zaten ayrı bir mesele. Kısacası sağolsun utandıracak kadar iyi ağırladı. İstiklal'de, Taksim'de, Mecidiyeköy'de vakit geçirdik cumartesi ve pazar. Her şey çok güzeldi; ama kaçınılmaz son: geri dönmek zorundaydım.

*

Haftanın acısını az çok çıkardığım haftasonundan sonra yine canım sıkıldı. Öncelikle şunu söylemem lazım ki insanlar kırılmak istemiyor, bozulmak/terslenmek istemiyor, hatta sizi kırdıklarında kendinizi savunmanızı bile istemiyorlar. Biraz önce arkadaş geldi yanıma vaktim varsa konuşmaya. Mesele şu: Bazen onlar bazı şeyler söylerken o söyledikleri şeyler bana kasıtlı olarak ya da beni kırmak için söylenmiş şeyler değilmiş. Ben de bu sözlere karşı aşırı sert cevaplar, tepkiler veriyormuşum ve bu da karşımdakini kırabiliyormuş.

Hani derler ya önemli olan ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğinizdir diye. Halt etmiş onu diyenler. Arkadaşın bunu bebek sever gibi bir ses tonuyla söylemesi ya da "bunu söylüyorum; çünkü gerçekten de bizi kırma amacı taşımadığını biliyorum. o yüzden sadece söylemek istedim" filan demesi söylediklerinin ne olduğunu değiştirmiyor. Kısacası onlar benim kırılabileceğim ya da hoşlanmadığım bir şey söylediklerinde aslında amaçları zaten beni kırmak olmadığı için benim cevap vermememi, susmamı istiyorlar.

İnsanın içgüdüsel bir tepkisi olan kendini savunma gibi bir olayı var her şeyden önce ve bu bende oldukça gelişmiş. Durumun, mekanın ya da karşımdakinin önemine aldırmadan herhangi bir lafın altında kal(a)mayacak kadar kibirliyim bir kere. Bunu kendimi övmek/yermek için söylemiyorum ama bu böyle. Bu tarz bir durumda susabilmem için karşımdakini zerre kadar önemsememem, cevap verdiğimde harcayacağım enerjiye yazık ettiğimi düşünecek kadar umursamamam lazım. Ama bu öyle bir şey de değil. Dişlerimi sıkıp, kendimi zorlamam lazım. Sinir hastası olmam lazım. Ama bu insanlar benim kendimi savunmama dahi tahammül edemiyorlarsa benim de gereksiz iletişimlerden kaçınmam gerek demek ki. Susmam gerek. Düşünmemem, üzerinde kafa yormamam gerek. Bir şey üzerinde düşünmemeye çalışmak fazlasıyla zihin yorucu aslında. Ama bir süre bunu denemek daha iyi sanırım.

İnsan ilişkileri gerçekten çok zor ve karmaşık bir konu. Yeni kurulan ilişkiler için bile.

2 yorum:

miss şizoid dedi ki...

insanlar beni iyi biri sanacak, yanlış tanıtıyorsun:d

istediğin zaman bana kaç,yerde yatmaktan ve diğer şeylerden hoşlanıyorum:)

insanlara tepki verdiğim dönemlerde bana da oluyordu bu, onlarla dalga geçmeye başladığımda ise sevgileri azaldı ama daha fazla kaale almaya başladılar.onları önemsemezsen, bunu bi şekilde anlarlar ve böyle konuşmalar yapmak zorunda kalmazsın, çünkü o konuşmayı da umursamayacağını bilirler...dünyanın en değerli varlığı sensin, böyle düşün...tüm insanlarda tahammülsüzlük var; bazıları kendinden üstüne tahammül edemez, bazıları altındakine...tepkilerine tahammülsüzlükleri hangi gruba giriyor biliyorsun sen...

Amélie Poulain dedi ki...

Şizoid: İyi insanın Şizoid, aksini iddia ettiğini biliyorum; ama özellikle de benim için iyi insansın. :)