3 Şubat 2011 Perşembe

Worst birthday ever, I guess.


Bugün benim doğumgünüm, teknik olarak -saat şu an geceyarısını geçtiğine göre- dündü ve artık 19'um.

Ve evet, 19. kez çok sıkıcı bir doğumgünü geçirdim. Doğumgünüm yarıyıl tatiline denk geldiği için hep böyle oluyor zaten. Hiç kimse sana sürpriz yapmıyor, hiç kimse sana kendini özel hissettirmiyor. Telefona gelen birkaç mesaj olmasa doğumgünüm olduğundan ben bile şüphe edeceğim yani o kadar acınası bir durum. Hani şu kasvetli pazar günleri vardır ya, haftasonu olmasına rağmen kimse sevmez filan herkese sıkıntı verir. İşte benim doğumgünlerim de aynen o kasvetli pazar günleri gibi geçer hep. Pazar günü doğmam tümüyle sirayet etmiş sanki doğumgünlerime. Bazen arkadaşlarımın doğumgünümden birkaç gün önce ya da sonra sürprizimsi cılız girişimleri olmuyor değil; ama bunlar da o kadar çok belli oluyor ki, sürpriz filan kalmıyor ortada.

Neyse anlatmak istediğim hep bu tarz can sıkıcı doğumgünleri geçirdiğim. Ama bu sefer gerçekten fazla can sıkıcıydı. Bütün günümü internette amaçsızca dolaşarak ve hoşlanmadığım bir filmi iki seferde zoru zoruna bitirmeye çalışarak geçirdim. Telefona birkaç mesaj geldi, birkaç kişi aradı ve tabii ki facebook'ta sol tarafta ismimi görenler duvarıma bir şeyler yazdılar. İşte böyle zamanlarda facebook birileri sanki seni gerçekten hatırlıyormuş ya da önemsiyormuş gibi hissetmeni sağlamaya çalışıyor. Ama bu sadece bir yalan. O hatırlatma olmasaydı facebook'ta kutlayan 70 civarı kişiden 5-10 tanesi filan ancak biliyor olurdu herhalde doğumgünümü. Neyse yine de teşekkür etmeliyim onlara. O hatırlatmayı dikkate almayabilirlerdi de.

Bir de canımı sıkan diğer bir olay (belki de asıl olay) kendi elimle yakın bir arkadaşımla olan ilişkimi doğumgünümden önceki gün mahvetmemdi. Keşke biraz sonuçlarını düşünebilseydim; ama aptallık yaptım, farkındayım. Ona sorduğum bir soruyu ısrarıma rağmen cevaplamak istemedi diye bir anlık sinirle twitter'ıma isim vermeden ama onu ima ederek pek de hoş olmayan bazı şeyler yazdım. Ama yazarken bunda bir sakınca görmüyordum; çünkü twitter'ımı o ya da herhangi bir arkadaşım (dolayısıyla onu tanıyan herhangi biri) bilmiyordu. Dolayısıyla o ya da başka birisi bunu bilmezdi, böyle bir şeyin kimseye zararı olmazdı. Sadece ben içimdeki kızgınlığı atmış olurdum ve bir daha bu durum aklıma bile gelmezdi, önemsemezdim. Ama nasıl olduysa saatler sonra arkadaş facebook status'üne sitem dolu bir şeyler yazdı ve bunu herhangi biri anlamayabilirdi; ama ben gayet iyi anladım. Onun hakkında yazdığım tweet'i okumuştu ve bu yüzden kırılmıştı. İlk önce uzun bir süre şaşkınlığımı atamadım. Çünkü onu okumuş olması neredeyse imkansızdı. Twitter hesabımı bilmiyordu çünkü, hatta bir twitter hesabım olup olmadığını bile bilmiyordu. Nasıl olmuştu da onun hakkında yazdığım bir şeyi öğrenmişti? Hadi her şeyi geçtim twitter hesabımı gerçek hayattaki hiçbir arkadaşım bilmezken o nasıl öğrenmişti? Bu hala bir muamma ve aslında biraz korkutucu (bu tüm internet hesaplarımdan bir şekilde haberdar olması/olabilecek olması demek). Başka kimler biliyor tahmin bile edemiyorum. Neyse sonuç olarak o kızgınlıkla ne aradı ne mesaj attı ne de facebook'tan herhangi bir şey yazdı (bunu özellikle belirtiyorum çünkü bugün online olduğunu gördüm). Doğumgünümü unutmuş olması da mümkün değil, doğum tarihim kafiyeli olduğu için (2.2.92) yakın arkadaşlarım hep ezbere bilirler. Her şeyi geçtim zaten facebook'ta olduğu sürece doğumgünümün hatırlatmasını ve duvarıma yazılan kutlama mesajlarını görmüştür. Bu da demek oluyor ki şüpheye yer bırakmayacak şekilde onun hakkında yazdığım tweet'i görmüş ve bana çok fena kırılmış. Haksız da sayılmaz. Tamamen aptallık ettim ve hepsi benim hatamdı biliyorum; ama özür dilemeye bile yüzüm yok. Ne diyebilirim ki? "Senin hakkında şunları şunları söyledim ama pişmanım, özür dilerim" gibi bir saçmalık çok yüzsüzce olur ve elbette ki yeterli olmaz. Ama zaten aklıma yeterli olabilecek herhangi bir şey de gelmiyor. Şu an vicdan azabından resmen kıvranıyorum. Sevdiğim bir arkadaşımdı ve bir anlık sinirle resmen her şeyi mahvettim. İşin ilginç yanı ben normalde böyle bir insan değilim. Yani arkadaşlarım beni üzse de kırsa da sinirlendirse de genelde bunları sineye çekerim, arkalarından en ufak bir laf bile etmem. Ama bu sefer öyle gerçek anlamda sinirlenmediğim ve o da sinirlendirecek bir şey yapmadığı halde kötü laflar ettim (sebebini ben bile kendime şu an açıklayamıyorum) ve o laflar da nasıl olduysa bir şekilde ona gitti.

Sonuç olarak hala daha kendimi berbat hissediyorum ve kendimden nefret ediyorum. Çünkü ben böyle bir insan değildim, bunu nasıl yapabildim bilmiyorum. En acısı kendimi haklı çıkaracak herhangi bir argümanımın olmayışı. Herkesi geçtim kendi gözümde alçaldım bir kere. O yüzden de canım çok sıkkın.

Yarıyıl tatiline denk gelen, kasvetli pazar gününü andıran, yalnız geçirilen bir doğumgünü tek başına yeterli değilmiş gibi bu can sıkıcı olayla birleşti ve ortaya en kötü doğumgünüm çıktı. Yeni yaşım kutlu olsun!

1 yorum:

Seeing the White One dedi ki...

Herşeye rağmen doğum günün kutlu olsun :)