4 Kasım 2011 Cuma

bilgilik/bilgelik.


"Ne oldu biliyor musun, üniversitenin de dünya yüzünde hazine filan biriktirmek için kurulmuş, her şeyi önceden belli, boş ve anlamsız yerlerden birinden ibaret olduğu fikrine taktım kafayı -ve ne yapsam bunu kafamdan çıkaramadım. Yani, hazine hazinedir, anasını satayım. Hazine dediğin, para olmuş, mal-mülk olmuş, hatta kültür ya da düpedüz bilgi olmuş, ne fark eder ki? Bütün bunlar, ambalajını açarsan eğer, tamamen aynı şeymiş gibi gelmeye başladı bana -hala da öyle geliyor ya! Bazen bilginin -her halükarda, bilgi için bilgi haline geldiği zaman- en kötüsü olduğunu düşünüyorum. En az bağışlanabilir olanı herhalde....Kırk yılda bir -sadece kırk yılda bir- bilginin bilgeliğe varması gerektiğine ve eğer bu böyle değilse o zaman da hepsinin iğrenç bir zaman kaybı olduğuna dair baştan savma da olsa, minicik ve nazik bir gönderme olsaydı hiç olmazsa, bütün bunlardan bu kadar umutsuzluğa kapılmayacaktım belki! Ama bu asla olmuyor! Bilginin hedefinin bilgelik olması gerektiğine dair bir ipucu bile verdiklerini duymuyorsun kampüste. 'Bilgelik' kelimesinden söz edildiğini bile duymuyorsun nerdeyse! Komik bir şey duymak istiyor musun? Gerçekten komik bir şey duymak istiyor musun, ha? Üniversitede nerdeyse dört yıl boyunca -ve bu kesin gerçek- 'bilge kişi' teriminin kullanıldığını işittiğim tek an, birinci sınıfta, Siyaset Bilimi dersinde olmuştu, hatırladığım! Nasıl kullandıklarını da biliyor musun? Borsada bir servet yaptıktan sonra Washington'a gidip Başkan Roosevelt'e danışman olmuş hoş, yaşlı ve tonton bir devlet adamından bahsederken kullanmışlardı..."

Franny ve Zooey - Jerome David Salinger.

Hiç yorum yok: