8 Ekim 2008 Çarşamba

Yuvarla Gitsin: "Bocce"


Çocukken güzel, eğlenceli oyunlarımız vardı. Bilye, dokuz kiremit, istop, yakartop ve daha birçoğu... Sonra büyüdük abi, abla olduk yerini bowling, bilardo ve daha başka şeyler aldı. Bilmem bu saydıklarıma dikkat ettiniz mi? Hepsi de topla (ya da yuvarlak nesnelerle) oynanan oyunlar.


Neyse yuvarlak şeylere bu kadar takılmayalım biz, sadede gelelim. Bir gün bedencimiz Zuhal Hoca 8+1 (8 tanesi aynı boyda, 1 tanesi diğerlerinden daha küçük; toplamda 9) topla çıkıp geldi. Nedir, ne olacak derken biz; artık "bocce" de oynayacağımızdan bahsetti. Bocce, bocce, bocce... Ne peki bu bocce?


Bocce'nin tarihçesi aslında M.Ö. 9000'lere kadar gidiyor. Kalıntılarına Anadolu'da rastlanmış. Modern anlamda ise yeni ve pek bilinmeyen bir spor. Ekipmanlarımız; 8 tane ağır, avucunuz kadar top (Harry Potter okuyanlara daha iyi bir tarif vermek gerekirse 'bludger'a benziyor.) ve 1 tane küçük ve hafif (yine HP'ciler için 'snitch'ten biraz daha küçük olduğunu söyleyebilirim.) top. 2 takım, her takımda 2 kişi, her oyuncuda da bahsettiğimiz ağır toplardan ikişer tane oluyor. Oyunun amacı kısaca 6 ila 10 metre arasındaki bir uzaklığa atılmış küçük topa, toplarınızı en yakın olacak şekilde atmak. 8 topun da atılması sonucu topu en yakın olan takım puanı alıyor. Maç ise skor 15'e ulaşınca bitiyor.


Tariften de anlaşıldığı üzere pek enerji harcamayı gerektirmeyen, sakin bir spor. Önemli olan nişancılık. Anlayacağınız elinizin ayarı iyiyse pekala kıvırırsınız bu işi. Ayrıca yorucu olmadığı için de kolunu kaldırmaya üşenen tipler için bile bir alternatif sunan bir spor dalı -her ne kadar bocce'yi oynayabilmek için kolunu kaldırmanız gerekse de...


Zaten nişancılığı bilyeyle, dokuz kiremitle öğrenen bizler için de ne kadar zor olabilir ki bu bocce? Peh...

Hiç yorum yok: