16 Temmuz 2011 Cumartesi

Aslında tam olarak anlatmak istediğim bir şey yok.


Yazmayı çok istiyorum ama yazacak bir şey gelmiyor aklıma. Daha doğrusu yazacak o kadar çok şey var ki, hepsini yazsam Manas'la yarışır. Benim gibi üşengeç biri için de çok korkutucu bu.

Neyse özet geçmek gerekirse Amerika tatilim biteli neredeyse 2 hafta oldu. Beklediğimden çok daha harikaydı her şey. Orada tanıştığım herkesi, gittiğim her yeri, yediğim her şeyi (özellikle de pancake ve french toast'lar herhalde), kısacası her anı çok ama çok özleyeceğim. Daha önce İngiltere'ye de gitmiştim ama bu daha farklı bir şeydi. Daha çok şey öğretti, daha çok şey kattı ve çok da eğlenceliydi.

Bir diğer husus da, daha önce de bahsetmiştim olduğum şu benden hoşlanan çocuk meselesi sonunda bugün çözüldü. İnanılmaz rahatladım. Çünkü haftalardır ben bu meseleyi kapatmaya çalıştıkça ve aramızdaki ilişkiyi koparmaya çalıştıkça o aksini yapmaya çalışıyordu; ama en sonunda bugün kesin olarak (biraz da belki sert çıkışımın etkisiyle) kontağı kestik. Umarım yine bu mesele açılmaz; çünkü bununla uğraşmak gerçekten beni çok yoruyor. Hem bu mesele uzadıkça her seferinde olayın sandığımdan daha derin olduğunu görüyorum ve bu da beni açıkçası korkutuyor.

Onun dışında tatilim de bomboş geçiyor. Yapacak bir şey yok pek. Sıkılıyorum sürekli. Sıkıntıdan patlamak üzereyim tam anlamıyla. Fringe izleyip duruyorum, o da bitecek zaten yakında. Sonra da Dexter'a başlarım herhalde. En azından kafam bir şeylerle meşgul olsun istiyorum. Sonra saçma sapan düşüncelerle filan iyice kendime acı çektiriyorum.

Aslında bazen hiç uyanmamak istiyorum, gerçekten. Böyle hep rüya filan görsem ne güzel olurdu değil mi? Çünkü öyle bir bilinçaltım var ki yani gerçekten nasıl oldu bilincimin altına böyle şeyler kaçıyor anlamıyorum gece ekşınlar, savaşlar, aşklar, maceralar, fantastiş fantastiş olaylar, doğaüstü şeyler, sörvayving durumları bilmemne... Cidden istisnasız her gece başka bir heyecan. Ben her gece kaç kez inception çekiyorum bi' bilseniz. Şikayetçi değilim ama bu durumdan. Cidden. Hayatımdaki en önemli heyecan kaynağım rüyalarım. O yüzden çok seviyorum. Hep görebİlirim yani. Hatta şu inception'daki istediğin zaman rüya görebilme olayı gerçek olsaydı çok sevinirdim gerçekten. Ben de filmdeki gibi dream addict'lerden olurdum. Hatta şu an bile bir dream addict olabilirim. Ama aslında rüyalar konusunda asıl isteğim onları kaydedebilmek. Çünkü öylesine garip rüyalar görüyorum ve dolayısıyla o kadar karmaşık oluyorlar ki rüya esnasında çok mantıklı ve gerçekçi gelen şeyleri uyandığımda çözmekte zorlanıyorum ve çoğu kısmını da unutuyorum. Sadece bulanık, belli başlı birkaç görüntü kalıyor aklımda. Ama onlar bile diyorum ya işte böyle ilginç. Bir de tamamını hatırlasam kim bilir ne kadar muhteşem olacak; ama yok işte, olmuyor. İste o yüzden en büyük hayalim biz rüya görürken rüyalarımızı kaydedecek ve sonra da izlememize imkan sağlayacak bir teknoloji. Üzülüyorum sonra, yazık oluyor gül gibi rüyalara. Stephenie Meyer Twilight'ı rüyasında görmüş de yazmış, bak ben bir hatırlasam değil Twilight; böyle Harry Potter, Star Wars çapında bir fenomen ortaya çıkarırım. Öyle de iddialıyım yani. Allah bilinçaltıma zeval vermesin. Çok heyecanlıyım. Bu gece ne göreceğim acaba? Rüyamı etkileyen şeylerin başında Fringe gelir diye tahmin ediyorum, paralel evren filan derken baya bir kaptırdım çünkü kendimi ona.

1 yorum:

Sam Scarlet dedi ki...

daha önce ingiltere'de bulunmuş birinden bir amerika yorumu görünce atladım hemen, bak sen öyle diyorsan gidilmeli bi ara. tereddütteydim de ben :)

rüyalar konusundaki düşüncelerine katılıyorum, senin kadar sık olmasa bile ben de arada sırada gerilimli, korkunçlu, yaratıklı kahramanlı, fantastik rüyalar görüyorum. ve uyanınca o kadar azını hatırlıyorum ki o kadar aksiyona yazık oluyor. bence bilim adamları (affedersin) kıçlarını yayacaklarına şu bahsettiğin teknolojiye ulaşmaya çalışsınlar. ne güzel olur.