15 Ağustos 2011 Pazartesi

Boş insan yazısı.


Bu yaz çok şey yaptım aslında, daha doğrusu çok yere gittim ve çok fazla evde kalamadım; ama yine de o kadar sıkıldım ki bir an önce okul açılsın istiyorum. Bir yandan da istemiyorum aslında. O sıkıcı hukuk dersleriyle uğraşmak, yüzlerce sayfadan sorumlu olarak gireceğim vize ve finaller gerçekten de hiç mi hiç çekici gelmiyor; ama yine de sanırım okulu özledim.

Özledim; çünkü İstanbul'u özledim her şeyden önce. Arkadaşları filan da özledim hem, facebook'tan konuş filan nereye kadar yani. Bir de bu sene yapılacak öyle çok şey var ki, onlar için sabırsızlanıyorum aslında. Geçen sene yazı yazdığım okul dergisinde bu sene editörüm. Yine geçen sene üyesi olduğum kulübün bu sene yönetim kurulundayım ve bu da bana kulüple ilgili 2 büyük sorumluluk yükledi: okulda paneller organize etmek ve film gösterimleri (ve sonrasında yorumlanması) düzenlemek. Yıl içerisinde yapacağım şeylerin planını şimdiden oluşturmaya başladım; ama yine de bir an önce eyleme geçmek istiyorum. Tabii bir de MUN konferansları var, onlar için de ayrı bir efor sarfetmem gerekecek. Münazara kulübü şimdilik kesin değil; ama her şeye rağmen toplanabilirse onun için de vakit ayırmam gerekecek. Ve tabii çok da önemsemediğim başka bir dergi için de aylık olarak oldukça ciddi makaleler yazmam gerekecek.

Evet biliyorum, muhtemelen bunların hepsini yapmaya çalışırken öleceğim. Yani tek başına hukuk okumak bile başlı başına bir felaketken (bölümümü sevmediğimden değil, seviyorum ama zaman zaman biraz sıkıcı ve fazlasıyla zor), hukuk ile beraber tüm bunların altından nasıl kalkacağım bilmiyorum; ama bölümdeki dersler hariç hepsini yapmaktan zevk alacağımı biliyorum. Çünkü sanırım beni hayatta tutan şeyler bunlar. Bir şeyler yapabilmek, sevdiğim şeyler için koşturabilmek, ortaya bir şeyler çıkarabilmek. Ama yine de çok yorulacağım ona şüphe yok.

***

Şu yazı güzelce değerlendiremediğim için çok vicdan azabı duyuyorum, cidden. Okul zamanı kitap okumak için ölüyordum; ama vakit bulamıyordum. Şimdiyse boş vakitten başka hiçbir şey yok ama nedense okumak zor geliyor. Bütün gün ya internette vakit öldürüyorum amaçsızca ya da film/dizi izliyorum. Yani yaptığım en yararlı davranış film izlemek. Evet çok fena bir haldeyim. Şu yaz uyuşukluğunu üzerimden atmam lazım. En azından daha 1 ay var, hala umut var yani. Ama benim kendimden umudum yok. Garfield bile beni görse kınardı herhalde şu tembelliğim yüzümden o dereceyim. Zaten gecem gündüzüme karıştı. Babam uyanırken ben yatıyorum, sonra da öğleden sonra 4 gibi uyanıyorum. Uyku düzensizliğim bu tatilde tavan yaptı. En azından normal kitap okuyabilseydim, ya da bölümümle ilgili ya da siyasi/tarihi kaynakları/kitapları okuyabilseydim çok iyi olacaktı ama bu tembellikle olmuyor işte. Bakalım. Umarım bu tembellikle okullar açıldığında o yoğun tempoya ayak uydurabilirim.

1 yorum:

Uyumayan Ses dedi ki...

ben de güneş doğana kadar oturuyorum, paso film izliyorum, yazı yazıyorum falan. okul döneminde biriktirdiğim kitaplar hala başucumda duruyor. 4-5 kitap var okunmayı bekleyen. ama okumuyorum. buralarda sürtüyorum işte. tezime bile başlamadım. eğitim adına tek bir şey yapmadım. neyse yalnız değilmişim, rahatladım ^^